İstanbul
Emniyet Müdür Yardımcısı
Sedat Selim Ay,
tescilli işkencecimdir*
Necati Abay
5
Temmuz 2013
Kanıtlarım;
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı, AİHM’in 6 Nisan 2010 tarihli kararı
ve işkence mağduru olarak yaşadıklarımdır.
Sedat
Selim Ay’ı ve diğer bazı işkencecileri Türkiye’de ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM)’de mahkum ettirenlerden birisi de bendim.
İşkenceci
Sedat Selim Ay tarafından kendisine “hakaret ve iftira” edildiği gerekçesiyle işkence
haberlerini yapan ETHA’ya (Etkin Haber Ajansı) karşı açtığı davada bir kez daha
işkencecilerle işkence mağdurları karşı karşıya geliyor.
İşkence
seansları mahkeme salonuna taşınacak.
İlk
duruşması 6 Haziran 2013’te İstanbul Çağlayan adliyesinde yapılan bu davada
esasen ETHA değil, başta İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı işkenceci Sedat Selim
Ay olmak üzere işkenceciler, işkencecileri azmettiren Türkiye Cumhuriyeti
devleti ve AKP yargılanacak.
Ben de İstanbul
Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay’ın işkence mağdurlarından birisi olarak yaşadıklarımı anlatarak bu davaya
müdahil oluyorum.
Bu
davaya bizzat katılarak müdahil olmak isterdim. Yurtdışında olduğumdan bunun
koşulları yok. Sedat Selim Ay ve diğer işkencecileri mahkum ettirmemle doğrudan
bağlantılı olarak, 2003 yılında Atılım gazetesinde çalışırken kurulan polis
komplosu ve 10 yıl süren yargılanmam sonucunda “kanıt yok ama kanaatten” 11 yıl
3 ay ceza aldım. Ve yurtdışında yaşamak zorunda bırakıldım. Artık sürgündeki
bir gazeteciyim.
Hem
tanıklığıma ilişkin yazdığım bu yazıyla hem de avukatım Gülizar Tuncer
aracılığıyla Sedat Selim Ay’ın ETHA’ya açtığı bu davaya müdahilim.
***
21
Şubat 1997’de İstanbul’da gözaltına alındım. Vatan’daki İstanbul Emniyet
Müdürlüğü’ne götürüldüm. Başkaca insanların bulunduğu bir salona alındım ve
ayakta bekletildim.
Gözlerim
bağlıydı.
Bir
işkencecinin sesi çok tanıdık geliyordu. İçimden “bu Bayram Kartal olabilir”
dedim. Bu arada kısa süreliğine bilinçli olarak gözbağlarım açıldı. Evet,
sesinden tanıdığım işkencecim Bayram Kartal’dı. Yanındaki de Sedat Selim Ay’dı.
Onun yanında ismini bilmediğim, 12 Eylül cuntası döneminde işkenceli sorguma
katılan MİT görevlisi vardı ve bana “beni tanıdın mı?.. Vay, 13 yıl sonra yine
elimizdesin bak” diye laf attı.
17 Eylül 1984
gözaltısı ve işkence
İşkencecim
Bayram Kartal’la tanışıklığımız eskilere, 12 Eylül 1980 faşist darbesi dönemine
dayanıyordu. 17 Eylül 1984 tarihinde, eşim Leyla Abay ile birlikte gözaltına
alınmış, Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bir ay boyunca ağır işkenceli
sorgulardan geçirilmiştik. Adil Can da yeniden işkenceli sorgu için Metris
Cezaevinden getirilmişti. İşkence timini Bayram Kartal sevk ve idare ediyordu.
Tutuklanıp Metris Askeri Cezaevine konulduğumda işkencecim Bayram Kartal hakkında
suç duyurusunda bulunmuştum. Sıkıyönetim savcılığı “Kovuşturmaya gerek olmadığı”
kararını vermişti.
Sedat
Selim Ay da 17 Eylül 1984 tarihinde İstanbul’da gözaltına alındığımda bana
işkence yapan polislerin birisine çok benziyordu. O dönemde Bayram Kartal’ın
ayak altında dolaşan, işkence timinde görevli, 20 yaşlarında, polis akademisinden
yeni mezun olmuş bir tipe benziyordu bu zat-ı muhterem.
Birincisi,
Sedat Selim Ay’ın işkence davasındaki dosyaya göre doğum tarihi 1964’tür. Yaş
bakımından Sedat Selim Ay’la tam bir uyumluluk söz konusu.
İkincisi,
Devrimci 78’liler Vakfı’nın açıkladığı 12 Eylül döneminde görevli 1650 kişilik
işkenceciler listesinde Sedat Selim Ay’ın da ismi bulunuyor.
Sedat
Selim Ay’ın Eylül 1984’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olduğunu
ispatlayabilirsem, bu şahsın da 12 Eylül döneminde de işkencecim olduğunu kesin
olarak kanıtlamış olacağım.
Mahkemenizden
talebimdir. Sedat Selim Ay, Eylül 1984 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde
görevli miydi?
21 Şubat 1997
gözaltısı ve işkenceye gelince...
Sedat
Selim Ay ve Bayram Kartal’la göz gözeydik. Karşılıklı tepeden tırnağa
birbirimizi süzdük. Bu karşılıklı bakışlar, süzmeler, işkence muharebesi
öncesinin tehditkar bakışlarıydı aslında...
Gözaltında
gazeteci ve yazar meslektaşlarım Asiye Zeybek Güzel (tecavüz işkencesine maruz
kaldı), Sedat Şenoğlu, Bayram Namaz, Arif Çelebi, Süleyman Yeter (7 Mart
1999’da İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Sedat Selim Ay, Bayram Kartal ekibi
tarafından işkencede katledildi), Mukaddes Çelik, Sultan Seçik de bulunuyordu.
İşkence seansları
Birer
birer işkence odasına alınıyorduk. Sıra bana gelmişti. İşkencecileri TİM 3 şefi
başkomser Bayram Kartal ve yardımcısı komser Sedat Selim Ay bizzat işkenceye
katılarak sevk ve idare ediyordu.
17
Eylül 1984’deki bir aylık gözaltı ve işkenceli sorgudan tanıdıklarından ön sorgulama
yapma gereği bile duymadan beni hemen Filistin askısı olarak adlandırılan askı
işkencesine aldılar. Askıdayken cinsel organım dahil vücudumun çeşitli yerlerinden
elektrik verdiler. Askıdayken ayaklarımdan çekerek askının etkisini artırdılar.
Askıdayken hayalarımı sıktılar. Gözaltım boyunca 3 kez ters-düz askıya alındım,
bayılıncaya kadar askıda tutuldum. Üzerime tazyikli su sıkarak ayıltıyorlardı.
Sedat
Selim Ay, Bayram Kartal ve diğer işkenceciler ayılma anlarımda yanıma gelerek
“Necati Abay, tamam mı devam mı” sorusunu yöneltiyorlardı. Sorgumun özeti bu
tek bir cümleden ibaretti.
Askıdan
sonraki yarı baygın ayılma anlarımda tescilli işkencecilerim Sedat Selim Ay’ı,
Bayram Kartal’ı ve diğer işkencecileri yenilgiye uğratmanın hazzını yaşıyordum.
Sosyalist bir gazeteci olarak işkenceciler karşısında onurumu korumaktan
ibaretti benimkisi.
Türkiye
Cumhuriyeti devletinin sistematik ve resmi politikası olarak tüm işkenceciler
gibi Sedat Selim Ay’ın da amacı, hem hazırladıkları düzmece iddialara,
senaryolara dayalı ifade tutanağını işkence altında bana imzalatmak, beni ve
başkaca insanları “suçlu” durumuna düşürmek hem de insanlık onurumu ayaklar
altına almaktı.
Yanı
sıra lakabı “gırtlakçı Bayram”a çıkan işkenceci Bayram Kartal tarafından
gırtlağım defalarca sıkıldı. Uyutmama, küfür, aşağılama, sesi sonuna kadar açık
Kral FM radyosunu dinletme gibi işkencelere de maruz kaldım. Sıklıkla Yılmaz
Morgul’ü dinletiyorlardı. Yılmaz Morgül’ün sesi işkence aletine dönüşmüştü.
12
Eylül faşist cuntası döneminde 7 kez, 1997’de 3 kez askıya alınmıştım, ama işkence
tekniğini epeyce geliştirmişler, 1997’deki üç askının vücudumdaki tahribatı çok
daha ağır oldu. Bu işkencelerin sonucunda şu anda iki kolumu kullanmada ciddi
sorunlar yaşıyorum ve ağrılarım yaşamımın bir parçası oldu.
İşkence
tezgahlarındayken 28 Şubat postmodern darbesi de yapılmıştı.
İşkence
14 gün sürdü ama ilk bir haftası çok yoğundu.
İki
kolum da askının etkisiyle şişmişti ve ezikler vardı.
Şanslıydım,
Adli Tıp’tan 3 günlük de olsa işkence gördüğüme dair rapor alabilmiştim. Genel
uygulama olarak işkence raporu almak istisnai bir durumdu.
Tutuklanarak
Gebze Cezaevine konuldum.
Diğer
işkence mağduru arkadaşlarımla birlikte işkenceci polisler Sedat Selim Ay,
Bayram Kartal, Yusuf Öz, Erdoğan Oğuz, Zülfikar Özdemir, Necip Tükenmez, Şaban
Toz, Bülent Duramanoğlu ve Şahin Kaplan hakkında suç duyurusunda bulundum.
Savcılık
iddianamesi hazırlandı ve işkencecilerin yargılanması İstanbul 7. Ağır Ceza
Mahkemesinde başlandı. Mahkeme Sedat Selim Ay, Bayram Kartal ve Yusuf Öz’ü
11’er ay 20’şer gün ağır hapisle cezalandırdı. Ancak sistematik devlet
politikası gereği cezaları ertelendi. Yine sistematik devlet politikası gereği
işkenceci polislerin davası zaman aşımına uğratıldı.
Detaylı
bilgi, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/304 Esas No, 2004/364 Karar
No’lu Mahkeme Kararında bulunuyor.
İşkence
bir insanlık suçudur, mahkumiyet kararlarının ertelenmesi, zaman aşımına
uğratılması evrensel hukuk kurallarına aykırı olduğundan aslında yok
hükmündedir.
AİHM’e
başvurdum. AİHM, Türkiye Cumhuriyeti devletini işkence davasını titizlikle
takip etmediği ve eksik soruşturma yaptığı gerekçesiyle mahkum etti.
Detaylı
bilgi, AİHM’in 6 Nisan 2010 tarihli kararında bulunuyor.
Sedat
Selim Ay’ı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde, Türkiye Cumhuriyeti devletini de
bu işkence davası nedeniyle AİHM’de mahkum ettirmiştim. Ama ben bu davada 8 ay
tutuklu kalmış, sonra da beraat etmiştim. İşkencecilerin ve TC devletinin mahkum
olması, benim ise beraat etmem, Sedat Selim Ay ve Bayram Kartal’ı, TC devletini
çileden çıkarmıştı. 2003 yılında Atılım gazetesinde çalışırken bana kurulan
polis komplosu nedeniyle açılan davanın, 10 yıllık yargılanmam sonunda aleyhime
hiçbir delil olmamasına rağmen 21 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesince 11 yıl 3 ay hapis cezası verilmesinde bu işkence davasının önemli
bir payının bulunduğunu düşünüyorum.
Ve
“adalet” yerini bulmuştu. Mahkum ettirdiğim işkencecim Sedat Selim Ay, İstanbul
Emniyet Müdür Yardımcılığına terfi ettirildi. İşkence mağduru olarak ben ise
sürgünde yaşamak zorunda bırakıldım. Tek başına bu atamayla bile AKP iktidarının
“işkenceye sıfır tolerans” söyleminin bir palavradan ibaret olduğu görülür.
Son
olarak, ETHA’ya açılan bu dava eğer beraatla sonuçlanmazsa, pek çok örnekte
görüldüğü gibi bir kez daha yargı “işkencecileri koruma ve kollama”
uygulamasının yeni bir örneği olarak tarihe geçecek, insanlığın belleğine silinemezcesine
kazınacak...
* İşkence
tanıklığıma dair bu yazı, İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. İstanbul
Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay'ın ETHA hakkında açtığı davanın ilk
duruşması, 6 Haziran 2013 tarihinde İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi'nde
görüldü. Duruşma 8 Ekim 2013’e ertelendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder