29 Şubat 2012 Çarşamba

3 Mart Cumartesi Günü Saat 11’de Taksim’deyiz...


TUTUKLU GAZETECİLERLE DAYANIŞMA PLATFORMU’NDAN

BASINA VE KAMUOYUNA

3 Mart Cumartesi Günü Saat 11’de Taksim’deyiz...

Ahmet ve Nedim'in Gazeteci Arkadaşları (ANGA), Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmalarının 1. yıldönümünde tutuklu gazetecilerle dayanışmak, TMY ve ÖYM’nin kaldırılmasını istemek amacıyla 3 Mart Cumartesi günü saat 11.00’de Taksim’de buluşup Galatasaray’a yürüyor.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) olarak bu etkinliği destekliyor, basın özgürlüğüne, insan haklarına duyarlı tüm kişi ve kurumları desteklemeye çağırıyor ve konuyla ilgili olarak ANGA’nın yaptığı açıklama ve çağrıyı bilginize sunuyoruz...

................................................................................

Tam bir yıl oldu.

Ahmet ve Nedim'in Gazeteci Arkadaşları olarak bizi Beşiktaş'taki özel yetkili mahkemenin kapısına getiren o lanetli günlerin üzerinden bir yıl geçti.

Gazeteci arkadaşlarımızın “terör örgütü üyesi” olduğu iddiasıyla evlerinin basılıp, gözaltına alındıkları o günün üzerinden geçen 365 gün…

Bir yıl önce o gün, iktidarı rahatsız eden, “dokunan” her sesin susturulması için hazırlanan operasyonların da miladı oldu.

Tutuklanan gazetecilerin, gizli faaliyetlerde bulundukları, delillerin ortaya çıkacağı, “bilmediğimiz şeylerin olduğunun” söylenmesinin üzerinden bir yıl geçti, iddianame yazıldı, mahkeme başladı.

Ama o deliller hala bulunamadı.

Yargılama sürecinde de “delil oldukları iddia edilen belgelerin” yayınlanmış haberler, haber toplantıları, telefon konuşmaları, kitaplar olduğu ortaya çıktı.

Peki bir yıl boyunca ne mi oldu?

- Yayımlanmayan kitapları yasakladılar.

- Tutuklanan gazeteci sayısını üçe katladılar, dalya dediler 100'ü aştılar.

- Gazeteciler yetmedi, dağıtımcılara saldırdılar.

- Önce medya patronlarını, sonra reklam verenleri tehdit ettiler.

- Beğenmedikleri köşe yazarlarını, basın emekçilerini işten attırdılar.

- Gazete sayfaları ve televizyon ekranlarını aykırı her sese kapatmak için meslektaşlarımızı işsiz bıraktılar.

Bir yılda, onlarca basın emekçisi işinden oldu. Onları ne ekranlarda görebiliyorsunuz ne gazete sayfalarında okuyabiliyorsunuz, haberlerin altındaki imzalar bir bir yok oluyor.

Daha fazlası da başında “Demokles’in kılıcıyla” çalışıyor. Meslektaşlarımız, bir korku ikliminin dayattığı sansürle boğuşuyor.

Ama içerde ya da dışarıda, hiçbirimiz susmuyoruz ve korkmuyoruz.

Tıpkı 90'larda arkadaşlarımız tek tek katledilirken haykırdığımız gibi, susmuyoruz ki sıranın bir başkasına gelmesine izin vermeyeceğimizi gösteriyoruz.

Bizler ANGA olarak Cumartesi sabahı cezaevindeki 104 gazeteci ve 35 dağıtımcıyı unutmadığımızı, unutturamayacaklarını haykırmak için saat 11.00'de Taksim'de buluşacağız.

Galatasaray'a yürüyüp açıklamamızı yapacağız.

Ardından da tam bir yıl önce soğuk bir cumartesi sabahı bize kucak açan Cumartesi Anneleri'nin 362'nci hafta eylemine katılacağız.

Bir gün hepimizin “terörist” ilan edilebileceği tehdidiyle susmamızı emreden TMK’nın ve muhalifleri “özel bir hukuka tabi tutan” ÖYM’lerin kaldırılmasını; gazetecilere ve ifadeye özgürlük isteyen herkesi de bekliyoruz.

...............................................................................................

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)

29 Şubat 2012

İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,

E-posta: necatiabay@gmail.com,

Blog: http://tutuklugazeteciler.blogspot.com,

21 Şubat 2012 Salı

Üç Gazeteci Yaklaşık 6 Yıldır Tutuklu Yargılanıyor. Duruşmaları 23 Şubat'ta Beşiktaş Adliyesinde...

TUTUKLU GAZETECİLERLE DAYANIŞMA PLATFORMU’NDAN

BASINA VE KAMUOYUNA

* Üç Gazeteci Yaklaşık 6 Yıldır Tutuklu Yargılanıyor. Duruşmaları 23 Şubat’ta Beşiktaş Adliyesinde...

Atılım gazetesi genel yayın koordinatörü Sedat Şenoğlu, Atılım gazetesi yazarı Bayram Namaz ve Özgür Radyo eski genel yayın koordinatörü Füsun Erdoğan Eylül 2006’dan bu yana yaklaşık altı yıldır Beşiktaş 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu olarak yargılanıyor.

5 yıllık uzun tutukluluğun ardından17 Mayıs 2011 tarihinde Atılım gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim Çiçek, Atılım gazetesi yazarı Ziya Ulusoy ve Ali Hıdır Polat tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Bu davada sosyalist kimlikleriyle tanınan yazar Arif Çelebi, Sultan Ulusoy da tutuklu yargılanıyor.

Bu dava 2006 Haziranında AKP hükümeti eliyle daha da ağırlaştırılarak devreye sokulan Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) ilk uygulandığı dava olmasının yanı sıra, Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) infaza dönüşen uzun tutukluluk adaletsizliğinin tipik örneklerinden birisidir. Ergenekon davasındaki 2-3 yıllık uzun tutuklulukları eleştiren ve merkez medyanın gündemine taşıyanların, bu davadaki 6 yıllık uzun tutuklu yargılamayı görmezlikten gelmeleri çifte standartçı yaklaşımın bir ifadesidir.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu olarak basın özgürlüğünü, düşünce ve ifade özgürlüğünü, insan haklarını savunan tüm kişi ve kurumları bu davayı yakinen takip etmeye davet ediyoruz. Tutuklu gazetecilerin infaza dönüşen uzun tutukluluklarına son verilerek serbest bırakılmasını, Toplumla Mücadele Yasası adı verilen Terörle Mücadele Yasası’nın iptal edilmesini, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasını istiyoruz.

TMY ve ÖYM Kaldırılsın!

Tutuklu Gazetecilere Özgürlük!

Duruşma Tarihi: 23 Şubat 2012, Perşembe

Saati: 10.00

Yer: 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Beşiktaş-İstanbul (Eski DGM)

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)

21 Şubat 2012

İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,

E-posta: necatiabay@gmail.com,

Blog: http://tutuklugazeteci.blogcu.com/,

3 Şubat 2012 Cuma

Atılım gazetesinde “RSF ve CPJ’nin Tutuklu Gazeteciler Sendromu” başlığıyla yayımlanan köşe yazımdır


Atılım gazetesinin 4 Şubat 2012 tarihli “Bakış” köşesinde “RSF ve CPJ’nin Tutuklu Gazeteciler Sendromu” başlığıyla yayımlanan yazımdır.
Bilginize sunulur...

RSF ve CPJ’nin Tutuklu Gazeteciler Sendromu

NECATİ ABAY*

AKP hükümeti ve devletin dört elle sarıldığı Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) süregelen uygulaması, diğer olguların (siyasetçilere, öğrencilere, sendikacılara, aydınlara yönelik kitlesel tutuklama, terörize etme) yanısıra Türkiye’de tutuklu gazeteciler gerçeğinin ayyuka çıkardı. 2011 yılının Ocak ayında 39 olan tutuklu gazeteci sayısı, Ocak 2012’de iki katından fazla artışla (19’u imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü ve büyük çoğunluğu Kürt basınından olmak üzere) 105’e yükseldi.
Türkiye, tutuklu gazeteciler bakımından dünyanın en büyük hapishanesine dönüştü. Tutuklu gazeteci sayısında dünya birinciliği konumunu gözü kararmışçasına sürdürmede kararlı gözüküyor. Ne var ki, kitlesel gazeteci kıyımına dek varan uygulamalara rağmen ilerici, yurtsever ve sosyalist basını susturamıyor, korku imparatorluğunu oluşturamıyor. Özgür basın bedeller ödeyerek yürümeyi sürdürüyor.
Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın ve diğer hükümet ve devlet yetkililerinin “onlar gazeteci değil teröristtir” şeklindeki peş peşe açıklamaları gerçeği örtbas edemiyor. Hezeyanla, suçluluk psikolojisiyle yapılmış açıklamalardır bunlar. Artık ne Türkiye ve dünya kamuoyu, ne de ulusal ve uluslararası basın kuruluşları nezdinde inandırıcılıkları kaldı.
Merkezi Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) ve New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de Türkiye’deki tutuklu gazeteciler gerçeği konusundaki kayıtsızlıklarına, ilgisizliklerine son vermiş durumdadırlar. Artık kendilerini bir şeyler söylemek zorunda hissediyorlar. Elbette ABD’nin yörüngesi doğrultusunda ve gerçeğin yalnızca küçücük bir kısmına dokunarak. Ve dahası aynı zamanda gerçekleri, somut olguları ters yüz etme çabası eşliğinde.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Aralık 2011’de yayımladığı raporda “Çin, gazetecileri en fazla tutuklayan ülke olma özelliğini kaybetmedi” diyerek Çin’i tutuklu gazeteci sayısı bakımından dünya birincisi ilan etti. Çin’i İran ve Eritre’nin takip ettiğini belirtti. Peki neye dayanarak? Dayanaktan yoksun bir açıklamaydı bu. Çünkü aynı raporda “bu üç ülkede hapiste olan toplam gazeteci sayısı belirsiz” diyordu. Sayı belirsizse Çin’i dünya birincisi ilan etmenin arka planında ne yatıyordu? Hangi politik kaygılar Çin ve İran’ı hedef tahtasına oturturken, devleti ve AKP hükümetini kolluyordu. Aynı raporda “tutuklu gazeteciler ile ilgili sayı yalnızca 2011’de hüküm giyen gazeteci sayısıdır. Bu sayı, daha önce başlayan davalardan tutuklu olan gazetecileri ve 2011’de davası sürenleri kapsamıyor” deniyor. Bu, tek tek ülkeler bakımından toplam tutuklu gazeteci sayısını belirleme çabası ve kaygısından uzak kasıtlı bir politik tutumun yansımasıdır. Açık ki Türkiye’nin tutuklu gazeteci sayısı bakımından (29 Ocak 2012 itibariyle 105 gazeteci hapistedir) dünya birincisi olduğu gerçeği görmezden gelinerek, Çin, İran ve Suriye ABD politikaları doğrultusunda hedef tahtasına oturtuluyor.
ABD güdümünde uluslararası alanda faaliyet gösteren Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de yakın zamanda, Türkiye’de sadece 8 gazetecinin tutuklu bulunduğunu açıklayarak Türkiye’deki tutuklu gazeteciler gerçeğini tıpkı AKP hükümeti gibi tersyüz etmişti.
RSF ve CPJ, ABD dış politikasının güdümündedir. Nesnelliği en azından tartışmalıdır. Her iki örgüt de okları, ABD’nin hedeflediği devletlere yöneltme güdüsüyle hareket ediyorlar. Yakın zamana kadar Türkiye’de tutuklu gazeteciler gerçeğini görmezlikten geldiler, şimdi görmezlikten gelemiyorlar. Yine de açık bir çarpıtma içindeler.
Türkiye’de tutuklu gazeteciler gerçeği, RSF ve CPJ’yi sendroma sürüklemiş bulunuyor. Onlar da AKP hükümeti gibi tutuklu gazeteciler gerçeğinin basıncı altındalar. Bundan da kurtulamayacaklar.

* Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü

İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,
E-posta: necatiabay@gmail.com,
Blog: http://tutuklugazeteciler.blogspot.com,