5 Şubat 2013 Salı

Avukatım Gülizar Tuncer, Star ve Yeni Akit gazeteleri hakkında suç duyurusunda bulundu...


Basına ve Kamuoyuna

Türkiye’deki avukatım Gülizar Tuncer, Star ve Yeni Akit gazetelerinin yalan habere dayalı olarak hakkımdaki linç kampanyasına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Aynı saldırıya maruz kalan üç gazeteci arkadaşım da daha önce suç duyurusunda bulunmuştu.
Avukatımın suç duyurusu dilekçesini, basın özgürlüğü mücadelesinin hukuki boyutu bakımından da önemi nedeniyle bilginize sunuyorum...

Necati Abay, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)’nin Sürgündeki Temsilcisi
5 Şubat 2013




Bakırköy C.Başsavcılığı’na
Gönderilmek üzere
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na

Şikayetçi                   : Necati Abay (TC:28777461350)
                                      
                                     
Vekili                   :Av.Gülizar Tuncer
                                     Katip Mustafa Çelebi mah. Tel sok. No:8/3 Beyoğlu/İstanbul

Şüpheliler                 :1. Star Medya Yayıncılık A.Ş (Star Gazetesi)
Genel Yayın Yönetmeni, Sorumlu Müdürü ve şikâyete konu haberi Zafer Kütük adıyla hazırlayan ilgili gazete çalışanı
                                    Yeni Bosna Merkez Mah. Kavak Sok. No: 3/2 Ser Plaza - İstanbul
 2. Yeni Akit Gazetesi
                                    (haber portalı sunucusu olarak künyede belirtilmiş olan)
CM Bilişim Teknolojileri
                                    Küçük İhsaniye Mah. Mehmetçik Sok. 2/303 Selçuklu – Konya

Suç                             : Yazılı basın ve internet yolu ile kişilik haklarına saldırı ve kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması

Suç Tarihi                 : 28.01.2013 ve sonraki tarihler

Açıklamalar  :

Star Gazetesi 28.01.2013 tarihli sayısında yer alan, “Sınır Tanımayanlar’ın Türkiye klavuzu bir terör hükümlüsü” başlıklı haberi ile Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Arzu Demir, Atılım Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Sedat Şenoğlu ve Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Nadiye Gürbüz ile hakkında verilen hapis cezası nedeniyle sürgünde yaşamak zorunda kalan gazeteci Necati Abay hakkında gerçeğe aykırı bir yayım yapmış, gazetecilik mesleğinin sınırlarını aşarak bizler hakkında suçlayıcı ve hedef gösterici ithamlarda bulunmuştur.
Gazetenin internet sitesinde de yer alan “Zafer Kütük” imzalı haberde, Gazetecileri Koruma Komitesi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün MLKP tarafından yönlendirildiği iddia edilmiş, bu iddianın kanıtı olarak da, iki uluslararası örgütün, “MKLP’li 4 gazeteci” ile görüştüğü iddia edilmiştir.
Haberde, Etkin Haber Ajansı’nın da (ETHA) “MLKP güdümünde yayın yaptığı” iddia edilirken, RSF’nin hedef gösterilen 4 gazeteciye maaş ödediği öne sürülmüştür.
Akit Gazetesi de aynı haberi, “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü MLKP’ye para desteği veriyor” başlığıyla yayımlamış, aynı haberler değişik biçimlerde internet sitelerinde yer almıştır.

1.)Yapılan haberler müvekkilin düşünce özgürlüğü yönündeki çalışmalarına karşılık intikam amaçlı haberlerdir. Müvekkilim Necati Abay, tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)’nin sözcüsü olarak, Türkiye ve dünya kamuoyuna ilk kez 6 Mart 2011 tarihinde, o tarihte 53 olan Türkiye cezaevlerindeki tutuklu gazeteci sayısından hareketle "Türkiye’nin tutuklu gazeteci sayısı bakımından dünya birincisi olduğu"nu açıklamıştır.  Bu açıklamalarından sonra Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) konuyla ilgili Türkiye’de kapsamlı araştırmaya girmişler. Türkiye’ye geldiklerinde CPJ yetkilileri müvekkilimle, hükümet yetkilileriyle, başkaca gazetecilerle ve basın kuruluşlarıyla görüşmüşlerdir.

Ve gelinen aşamada müvekkilin bu açıklamasını teyit eder mahiyette hem CPJ hem de RSF yayımladıkları raporlarda, Türkiye’nin tutuklu gazeteci sayısı bakımından dünya birincisi olduğunu dünyaya açıklamış ve AKP hükümeti bu raporlarla çok zor durumda kalmıştır.

Sonuçta hem Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu'nun sürgündeki temsilcisi olarak müvekkilin ve meslektaşı gazetecilerin hem de Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF)’nin, hedef gösterilmesinin arka planında bu gerçeklik vardır.

2-)Her iki basın kuruluşun da şikayete konu haberi “yalan haber” niteliğindedir.

Yapılan haberlerde “Necati Abay’ın RSF’den aylık maddi destek aldığı saptandı" deniliyor. Bu yalandır. Bugüne kadar müvekkilim RSF’den hiçbir aylık maddi destek almamıştır.

Yapılan haberlerde müvekkilin  “RSF Türkiye temsilcisi” olduğu söyleniyor. Bu da yalandır. Müvekkil RSF’nin Türkiye temsilcisi değildir. "Türkiye’de basın özgürlüğü konulu" paneller nedeniyle  yapılan Avrupa turu kapsamında Paris’te düzenlenen paneller nedeniyle Paris’e gittiğinde 19 Ekim 2012 tarihinde RSF’ye giderek üye olmuştur. Sade bir RSF üyesidir, RSF’de hiç bir görevi yoktur.

Yapılan haberlerde "Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun sözcüsü Necati Abay’ın 2003 yılında İstanbul’da yakalanan terör örgütü MLKP’nin hücreler sorumlusu olduğu belirlendi" deniliyor. Bu da yalandır. 4 Mayıs 2011 tarihli İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 18 yıl 9 aylık mahkumiyet kararının gerekçesinde bu cezanın “kanıt yok ama kanatten” verildiği bizzat itiraf edilmiştir.

Yapılan haberlerde “Abay hakkında hüküm Yargıtay tarafından da onanıp kesinleşti" deniliyor. Bu da yalandır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 15 Ekim 2012 tarihli kararında, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 18 yıl 9 aylık mahkumiyet kararını fazla bularak müvekkilin lehine bozmuştur. Yargılama halen devam etmektedir. Bu yalan haberin yapılmasının bir boyutu da sürmekte olan davanın müvekkil aleyhine sonuçlanması için mahkeme üzerinde baskı oluşturmaktır.

Yapılan haberlerde "İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 18 yıl 9 ay hapse mahkûm edilmesinin ardından Almanya’ya iltica etmiş ve bir daha Türkiye’ye dönmemişti" deniliyor. Bu da yalandır. Müvekkil İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 18 yıl 9 ay hapse mahkûm edilmesinden bir ay kadar sonra İsveç parlamentosunda düzenlenen "Türkiye’de basın özgürlüğü" konulu panel nedeniyle İsveç’e davet edilmiş ve Parlamentodaki konuşmasından sonra Türkiye’ye dönmüştür.

Almanya’daki Rosa Lüxemburg Vakfı tarafından Almanya’nın 10 kentinde düzenlenen "Türkiye’deki basın özgürlüğü" konulu panellerde de konuşma yapması için 1 Mayıs 2012 tarihinde Almanya’ya davet edilmiş ve panellerden sonra yine Türkiye’ye dönmüştür.

Sonraki tarihlerde yine İsviçre, Fransa, Belçika ve Hollanda’da düzenlenen basın özgürlüğü konulu paneller için Avrupa turuna çıkmıştır. Panelleri devam ederken Yargıtay 9. Ceza Dairesinin yukarıda söz konusu kararı açıklanınca (Yargıtay 18 yıl 9 aylık cezayı fazla bularak görünürde lehe bozmuştu ama müvekkilin örgüt üyeliğinden cezalandırılması isteniyordu.) Türkiye’ye dönmekten vazgeçmiş ve Almanya’ya iltica etmek zorunda kalmıştır.

Haber içeriğinde geçen Gazetecileri Koruma Komitesi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü adına kimse ile görüşmemiştir. Fakat söz konusu örgüt temsilcileri ile görüşmüş olsa dahi bu suç değildir. Müvekkil gazetecilik mesleğinden ötürü sayısız kişi ve kurumla görüştüğü gibi, doğrudan meslek kuruluşları ile de görüşmesi halinde bunun ‘suç’  olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

3-)Şikayete konu yazılar “basın yayın özgürlüğü” kapsamında ele alınacak bir haber olmaktan çok, kişilik haklarına saldırı niteliği taşımaktadır. Bu nedenle Savcılık makamına başvurmak tarafımızca zorunluluk olmuştur. Haberin gerek kişi olarak müvekkili, gerekse de sözcüsü olduğu  platformu kriminalize edip yasadışılıkla itham ederek doğrudan hedef gösteriyor oluşu öncelikle “güvenlik hakkı” kapsamında bir tehlikeye işaret etmektedir. Bu nedenle haberde doğrudan ismi verilerek teşhir edilmiş olması nedeniyle, kendisi ve temsilcisi olduğu platformun muhtemel bir saldırı ile karşı karşıya kalma olasılığı yüksektir. Bu nedenle bu şikayet dilekçemizin sayın Savcılık makamınca bir “önleme başvurusu” olarak da ele alınmasını talep ederiz.

a.)   Kişilik hakları Anayasa’da sayılarak belirlenmiştir ve anayasal güvence altına alınmış haklardır. Gerek müvekkili gerekse de onun gibi gazetecilik görevini yapmakta olan diğer gazeteci arkadaşlarını, meslek örgütleri ve haber ajansını hedef gösteren suça konu haber, özgürlük ve güvenlik hakkını, çalışma özgürlüğü hakkını ihlal etmektedir.
b.)   Kişinin kamu otoriteleri karşısında da en temel güvencesi olan “masumiyet karinesi” veya “kesinleşmiş bir mahkeme kararına kadar sanık suçsuzdur” kuralı hiçe sayarak suçlamalarda bulunan şikayete konu haber, hakkımda açılacak olası bir soruşturmayı ve adli makamları yanıltacak şekilde yayımlanmıştır. Toplumun her kesiminin gözü önünde olan ve mesleğinde saygın bir gazeteci olarak “kirlenmeme hakkı”nı ihlal ettiği gibi, görev alanının sınırlarını aşmak ve yayım hakkının verdiği yaygınlık ve aleniyeti de kullanarak haberi okuyan tüm kişiler ve kamuoyu karşısında “masumiyet karinesi”ni baştan çiğnemiştir.
c.)   Gerek müvekkilin gerekse de haberde geçen diğer gazeteci arkadaşlarının mesleki faaliyetleri nedeniyle yargılanmakta oldukları davalar mevcuttur. Söz konusu haber nedeniyle müvekkilin “adil yargılanma hakkı” da ihlal edilmiştir. Bu hak evrensel temel haklardan biridir. İletişim ve basın yayım alanıyla ilgili tüm mevzuata da içkin bir haktır. 
c.)
3.) Yapılan yayından dolayı en başta müvekkilim ve haberde adı geçen diğer gazeteci meslektaşlarının zarara uğrama ihtimali yüksektir. Haberin içeriği dikkate alındığında “açık ve yakın bir tehlike” oluşturduğu açıktır. 

4.) Haberin gerek müvekkilim gerekse de haberde adı geçen diğer gazeteci meslektaşlarının rızası ile hazırlanmadığı açıktır. Ayrıca haber resmi bir görevi yerine getirmek için de yapılmamıştır. Hiçbir cezasızlık hali ya da meşruluk, yasallık içermeyen bu haberin sorumlularının cezalandırılması için makamınıza başvurmak zarureti doğmuştur.

Hukuki Sebepler      : Basın Kanunu'nun genel ilkeleri, Ceza Kanunu genel ilkeleri, 5651 sayılı yasa, Basın Konseyi Basın Meslek İlkeleri ve sair mevzuat.

Sübut Deliller          : Haberin bir örneği ve sair deliller

Sonuç ve İstem          : Yukarıda açıklamış olduğumuz gerekçelerden hareketle; şüphelilerin eylemlerine uyan fiilden dolayı cezalandırılmaları için kamu davası açılmasını talep ederim. Saygılarımızla. 5.2.2013


Necati Abay vekili
Av.Gülizar Tuncer

1 Şubat 2013 Cuma

Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Star, Akit gazeteleri ve Başbakan Erdoğan'la ilgili açıklama yaptı.


Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Star, Akit gazeteleri ve Başbakan Erdoğan'la ilgili açıklama yaptı.

Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), 31 Ocak 2013 tarihinde yaptığı açıklamayla Star ve Akit gazetesine, Başbakan Erdoğan’a yanıt verdi.
Star ve Akit gazeteleriyle habervaktim.com internet sitesi, 28 Ocak 2013 tarihinde yalana dayalı haber yaparak ETHA Editörü ve ANF Muhabiri Arzu Demir, Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Nadiye Gürbüz, Atılım Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Sedat Şenoğlu ve hakkında verilen hapis cezası nedeniyle sürgünde yaşamak zorunda kalan gazeteci Necati Abay’ı, CPJ ve RSF’yi hedef göstermişti.

CPJ’nin yaptığı açıklamanın Türkçe ve İngilizci tam metnidir:

Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi açıklaması:
Türkiye eleştirel gazetecileri terörist olarak sunuyor      
Joel Simon* and Bill Sweeney

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümeti muhalif gazetecileri “teröristler” diye etiketlemekte hayli hızlı davranıyor. Bu yaklaşım CPJ’nin tutuklu gazetecilerle ilgili düzenlediği son kamuoyu araştırmasında Türkiye’nin en fazla sayıda gazetecinin hapis edildiği ülke olmasının temel sebeplerinden bir tanesidir. Bu hafta başbakan ve iki hükümet yanlısı gazete bir kez daha eleştirel gazetecileri etiketlediler ve Türkiye’de resmi tutumlara karşı olan herhangi bir gazetecinin karşılaşacağı had safhadaki zorlukları bir kez daha gözler önüne serdiler.
Parlamentodaki Çarşamba gün ki konuşmasında Erdoğan Adalet Ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) politikalarını eleştiren köşe yazarlarına saldırdı ve şunları söyledi “"TV'de adı köşeyazarı olan tipler çıkıp da bunları hakaretle eleştirirken AK Parti iktidarını demokratikleşmede dünyada geri olduğunu söylerken hadlerini bilmiyorlar. AB'nin çok ileride olduğunu söylüyorlar. Nerede çok ileride? Teröristleri nasıl koruma altına aldıklarını biliyoruz”. Ekim ayında Avrupa Komisyonu Türkiye’de başkaca şeylerle birlikte basın özgürlüğü uygulamalarını eleştiren bir ilerleme raporu yayınlandı. AB üyeliği Ankara’nın gündeminde olsa da, kurumsal katılım kısmen Türkiye’nin basın özgürlüğü ve hukuk alanındaki sicili sebebiyle duraklamalı bir seyir izledi.
Erdoğan’ın yorumları hükümet yanlısı Star ve Yeni Akit gazetelerinin muhalif gazetecileri kayıtsızca “teröristler” diye tariflemesinden iki gün sonra geldi. Bu iki gazete, Türkiye’nin en çok gazeteci hapis olduğuna işaret eden diğer bir örgüt olan Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)’deki, meslektaşlarımızı da hedefledi. Star RSF’yi “yasadışı Marksist Leninist Komünist Parti(MLKP) terör örgütünün üyellerine destek sağlamakla” suçladı. Bilhassa, gazeteler RSF’nin, Türkiye’de tutuklanan gazetecilerin vahim durumlarını ortaya çıkaran Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu sözcülüğünü uzun bir dönem boyunca yürütmüş olan Necati Abay’a para ödediğini yazdı.
Şimdi Almanya’da sürgünde yaşayan Abay, bir gazeteci olarak muhalif düşüncelerini açıkladığı için yıllar içerisinde birçok ceza davasıyla karşı karşıya kaldı. Abay bu haftaki açıklamasında dünya üzerindeki binlerce gazeteci gibi RSF’ye üye olmasına rağmen hiçbir zaman bu örgütten maddi destek almadığını söyledi. MLKP ile hiçbir bağı olmadığını da yineledi.

Star ayrıca Gazetecileri Koruma Komitesi’ni de sorguladı. Gazetede “Türkiye’ye ağır ithamların yer aldığı raporlar yayınlayan Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün MLKP tarafından yönlendirildiği ortaya çıktı. RSF Türkiye temsilcisinın MLKP hükümlüsü olduğu belirlendi.” İfadelerine yer verildi. Her iki gazetedeki anlatılar hükümetin son dönemlerdeki tutuklu gazetecilerle ilgili bağımsız örgütlerin verilerini çürütme çabalarıyla paralellik taşıyor.
Bu yorumların ve haberlerin yapmak istediği muhalif gazetecileri teröristler olarak sunmaktır. Nasıl ki hükümet ve müttefikleri AB’yi, RSF’yi veya CPJ’yi terörizmle ilişkilendiriyorsa, aslında aynı şeyi devlet savcıları sıklıkla Türkiye’deki gazetecileri yargılarken yapıyor. CPJ’nin de incelediği birçok iddianamede Türk devleti savcıları muhalif görüşlerini açıklayan gazetecilerin terörist gruplarca yönetildiğini söylüyor. Hükümet de burdan hareketle gazetecilerin kendilerinin de terörist oldukları sonucuna ulaşıyor.

Bu türden saldırılar Türkiye’nin basını en fazla hapse mahkum eden ülke olduğu düşüncesinde birleşen uluslararası kamuoyu görüşünü değiştiremez. Esasında bu saldırılar, tahammülsüz hükümetin muhaliflerini sindirmek için kasıtlı olarak karşıt görüşleri terörizmle birleştirdiği yönündeki algıyı güçlendiriyor.


*Joel Simon Gazetecileri Koruma Komitesi yürütme kurulu üyesidir.

 ACIKLAMANIN İNGİLİZCESİDİR

Conflating critics with terrorists in Turkey
Erdoğan speaks at a meeting in parliament on Wednesday. (AFP/Adem Altan)
The government of Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan is quick to brand critics as "terrorists," and that's one of the main reasons that Turkey was the world's worst jailer of the press when CPJ conducted its recent census of imprisoned journalists. This week, the prime minister and two pro-government newspapers applied the label once again to critics, illustrating the extremely difficult climate confronting any Turkish journalist who challenges official positions.
Speaking at a parliamentary meeting on Wednesday, Erdoğan lashed out at commentators who criticize the policies of the Justice and Development Party, or AKP. "These types who are named columnists do not know their places when they criticize on TV, saying the AKP administration is behind the world in terms of democratization," he said. "They say the EU is very much progressed. Progressed in what? We know how they shelter terrorists." In October, the European Commission published a progress report on Turkey's reform agenda that was critical of its press freedom record, among other things. Although EU membership remains on Ankara's agenda, accession has moved in fits and starts due in part to concerns about Turkey's press freedom and judicial record.
Erdoğan's comments came two days after two pro-government newspapers, Star and Yeni Akit, ran very similar stories that freely used the word "terrorist" in describing critics. The papers targeted our colleagues at Reporters Without Borders (RSF), which also concluded that Turkey is the world's worst jailer of the press. Star accused RSF of "providing support to the members of the terrorist organization MLKP," referring to the banned Marxist Leninist Communist Party. In particular, the papers said RSF was paying Necati Abay, longtime spokesman for the Platform of Solidarity with Arrested Journalists, a group that has tried to bring the plight of imprisoned Turkish journalists to light.
Abay, who now lives in exile in Germany, has faced numerous criminal prosecutions over the years based on the unpopular political views he has expressed as a journalist. Abay said this week that while he is a member of RSF--just like thousands of journalists all over the world--he has never received financial support from the group. He also reiterated that he has no ties to the MLKP.
Star also questioned the Committee to Protect Journalists. "It was confirmed that the lobby of outlaw terrorist organizations was at the basis of the harsh criticisms of the International Committee to Protect Journalists (CPJ) and the Reporters Without Borders (RSF) against Turkey," the paper said. Stories in both papers closely echoed arguments made in recent government memos that have tried to rebut independent research on imprisoned journalists.
The effect of these comments and reports is to conflate critics with terrorists. When the government and its allies link the EU or RSF or CPJ with terrorism, they are essentially making the same case that state prosecutors make regularly against journalists in Turkey. In indictment after indictment reviewed by CPJ, prosecutors have said that journalists who express dissenting political views are being directed by terrorist groups. Thus, the government reasons, they are themselves terrorists.
These kinds of attacks do nothing to change international public opinion, which is united in the view that Turkey is the world's worst jailer of the press. In fact, they reinforce the perception that an intolerant government deliberately conflates critical expression with terrorism in order to intimidate its perceived opponents.
Joel Simon is the executive director of the Committee to Protect Journalists. He has written widely on media issues, contributing to Slate, Columbia Journalism Review, The New York Review of Books, World Policy Journal, Asahi Shimbun, and The Times of India. He has led numerous international missions to advance press freedom. Follow him on Twitter @Joelcpj.
January 31, 2013 4:39 PM ET | Permalink | Comments (0)