21 Mayıs 2013 Salı

Bu kez yine “kanıt yok ama kanaatten” 11 yıl 3 ay cezaya çarptırıldım...


Basına ve Kamuoyuna

Necati Abay, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)’nin sürgündeki temsilcisi
21 Mayıs 2013

Bu kez yine “kanıt yok ama kanaatten” 11 yıl 3 ay cezaya çarptırıldım...
Bu cezayı almamda Başbakan Erdoğan’ın doğrudan sorumluluğu bulunuyor...

Özel yetkilerle donatılmış İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 21 Mayıs 2013’te yapılan karar duruşmasında, 10 yıllık yargılamam boyunca aleyhime hiçbir delil bulunmamasına rağmen örgüt üyesi olduğum iddiasıyla ve üstelik üst sınırdan “kanıt yok ama kanaatten” 11 yıl 3 ay ceza verdi. Mahkeme ayrıca yurtdışı çıkış yasağı koydu ve Adli Kontrol kararı aldı.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 15 Ekim 2012 tarihinde açıkladığı kararda, görünürde yerel mahkemenin 4 Mayıs 2011 tarihinde verdiği 18 yıl 9 aylık cezayı fazla bularak lehime bozmuş, ama örgüt üyeliğinden 10 yıl ile 15 yıl arasında cezalandırılmam gerektiğini açıklamıştı. Yeniden yargılanmamda esasen bir şey değişmedi, hukuksuzluk bir kez daha perçinlenmiş oldu.

Başbakan Erdoğan doğrudan sorumludur
Başbakan Erdoğan’ın 7 Mart 2012 tarihinde TV’lerde bizzat isim vererek sözcülüğünü yaptığım TGDP’yi sahte tutuklu gazeteciler listesi (O tarihte TGDP’nin listesi 105 tutuklu gazeteciden oluşuyordu) oluşturmakla suçlamış ve karalamıştı. Hem Yargıtay’ın hem de yerel mahkemenin aleyhime verdiği kararda Başbakan Erdoğan’ın bu karalama faaliyetinin doğrudan etkisinin bulunduğunu düşünüyorum.

Sözcülüğünü yaptığım TGDP’nin, tutuklu gazeteciler gerçeğinin, tutuklu gazeteci sayısı bakımından Türkiye’nin dünya birincisi olduğu gerçeğinin, Türkiye ve dünya kamuoyuna duyurulmasında, kamuoyu oluşturulmasında özel bir rolü bulunuyordu.

Star ve Akit gazeteleri de sorumludur
 AKP yandaşı ve yalakası Star ve Akit gazeteleri ile habervaktim.com internet sitesi tarafından, 28 Ocak 2013 tarihinde resmimi de yayımlayarak tamamen yalan ve düzmece haberlerle medya terörizmine maruz kalmıştım. Bu cezayı almamda bu gazetelerin de özel bir rolünün bulunduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de temel insan haklarından olan basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü alanında yürütülen mücadelenin sayısız bedeli oldu. Musa Anter, Metin Göktepe, Hrant Dink örneklerinde olduğu gibi kimi gazeteciler canlarıyla bu bedelleri ödedi. Meslektaşlarım Hatice Duman, Yüksel Genç, Bayram Namaz, Ömer Çelik gibi kimi gazeteciler cezaevlerinde bu bedelleri ödedi, halen ödemeye devam ediyor.

Ben de 38 yıllık sosyalist bir gazeteci olarak 3 kez tutuklanarak, mahkum olarak bu bedelleri ödedim. Şimdi de sürgün bir gazeteci olarak bedel ödemeye devam ediyorum...

2003 yılında Atılım gazetesinde çalışırken maruz kaldığım polis komplosu nedeniyle sürmekte olan davam, hukuksuzluğun bir virajını daha aldı. 10 yıllık adalet arayışımı da sürdürmeye devam edeceğim.

Özellikle belirtmem gerekir ki, bir işkence mağduru olarak şu anda İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan Sedat Selim Ay dahil işkenceci polisleri ve TC devletini AİHM’de mahkum ettirmemin de bir bedelidir yaşadıklarım...

İLETİŞİM: Necati ABAY, E-posta: necatiabay@gmail.com,

2 Mayıs 2013 Perşembe

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye dünya birinciliğini sürdürüyor!..


3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde
Türkiye dünya birinciliğini sürdürüyor!..
Necati Abay, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)’nin Sürgündeki Temsilcisi
3 Mayıs 2013
Türkiye’de ve Dünyada basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma hakkını savunan gazeteciler, çeşitli saldırılara maruz kalmaya devam ediyor.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) olarak basın emekçilerinin 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutluyoruz.
Ne hazindir ki Türkiye, tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı bakımından Dünya birinciliğini sürdürüyor.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun saptamasına göre bugünkü tarih itibariyle, çoğu Kürt basını, devrimci ve sosyalist basından olmak üzere 6’sı imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü 67 gazeteci tutuklu bulunmaktadır.
AKP iktidarı basın özgürlüğü düşmanıdır!
İçerdeki tutuklu gazeteciler gerçeği, dışardaki gazeteciler üzerindeki baskılar, otosansür gibi uygulamaların doğrudan sorumlusu AKP iktidarıdır.
İstanbul’da 1 Mayıs yasağını protesto eden ve 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen işçi ve emekçilere, sendikacılara, devrimcilere yönelik polis terörüne gazeteciler de maruz kaldı. Yürüyüş dergisi muhabiri Meral Dönmez, polis tarafından hedef alınarak darp edildi. Beyin kanaması geçiren Dönmez’in hayati tehlikesi halen devam ediyor.

Türkiye’deki gazeteciler üzerindeki terör, AKP iktidarında uluslararası bir boyut kazandı. AKP iktidarı, resmen ve fiilen gazeteci düşmanıdır. Basın özgürlüğü düşmanıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü düşmanıdır.
Bu gerçeklik, Türkiye ve dünya kamuoyu nezdinde, Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) nezdinde, New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) nezdinde, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) nezdinde, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (ETUC) nezdinde, Uluslararası Af Örgütü ve insan hakları kuruluşları nezdinde ayan beyan ortadadır.
Bu gerçekliğin anlaşılmasında, platformumuz TGDP’nin kurulduğu tarih olan 2004 yılından bu yana sürdürdüğü mücadelesinin önemli bir katkısı bulunuyor. Bu mücadelenin bedellerini de ödüyoruz.
Türkiye’de basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü alanında bir ilerleme sağlamanın yolu, toplumsal muhalefet güçlerinin Toplumla Mücadele Yasası adını verdiği Terörle Mücadele Yasası (TMY)’nin ve özel yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasından geçiyor.

İLETİŞİM: Necati ABAY, E-posta: necatiabay@gmail.com