BASINA VE KAMUOYUNA
24 Nisan 1915
Ermeni Soykırımı, İstanbul’da Ermeni aydınların sürgün
edilmesiyle başladı...
Necati Abay
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu
(TGDP)’nin Sürgündeki Temsilcisi
21 Nisan 2013
Ermeni aydınları,
gazeteci ve yazarlar, Ermeni Soykırımının ilk kurbanlarıydı.
İstanbul’da 24
Nisan 1915’te ve sonraki aylarda Ermeni halkının ileri gelenleri, halk
önderleri, gazeteciler, yazarlar, şairler, sanatçılar, hukukçular, öğretmenler,
siyasetçiler, milletvekilleri, özcesi Ermeni aydınları kuşatma altına alınarak
kitlesel tutuklamalara maruz kaldılar.
Tehcire
gönderilen Ermeni aydınlarının sayısı 220’yi bulmuştu.
İstanbul’da
gözaltına alınıp tehcire gönderilen 220 Ermeni ileri geleni, Çankırı ve Ayaş’a
doğru yola çıkarıldılar. Sürgün yollarında, İttihat ve Terakki hükümeti güçleri
tarafından çoğu katledildi. Kimisi gözaltında kaybedildi, kimisi ev ve sokak
infazlarında, hapishanelerde, idam sehpalarında katledildi.
Adları Krikor
Zohrab, Rupen Zartaryan’dı. Siamanto, Yervant Srmakeşhanlıyan’dı. Armen Doryan,
Sarkis Minasyan’dı. Sayıları 32’yi buluyordu. Ya gözaltına alındıktan bir süre
sonra cesetleri bulundu ya da kendilerinden bir daha haber alınamadı. Halen
mezarlarının nerede olduğu da bilinmiyor...
Ermeni soykırımının tarihsel sorumluluğu...
24 Nisan 1915,
Ermeni halkının zihinlerinin derinliklerine kapkara bir gün olarak geçti.
24 Nisan
1915’te İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğu’nun İttihat ve Terakki hükümetince
Ermeni soykırımı için düğmeye basıldı. İstanbul’da ilk Ermeni tehcirinin
(sürgün) startı verildi.
24 Nisan 1915,
Ermeni ulusu ve dünya halklarının belleğine Ermeni soykırımının başlangıç
tarihi olarak kazındı.
1915-1917
yılları arasında İttihat ve Terakki yönetimine bağlı dönemin kontrgerilla örgütü
olan Teşkilat-ı Mahsusa çetelerince 1 milyon civarında Ermeni katledildi.
Birkaç yıl
süren katliam sonucunda Mezopotamya topraklarının kadim halklarından Ermeni
halkı Anadolu topraklarında yok edildi, silinip süpürüldü.
Birincisi;
Ermeni Soykırımını sevk ve idare eden Osmanlı İmparatorluğu’nun İttihat ve
Terakki hükümeti birinci dereceden sorumluydu...
Sonraki yıllarda bu sorumluluğu resmen ve
fiilen Türkiye Cumhuriyeti devleti devralmıştır.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti, katliamcı, soykırımcı geleneğin sürdürücüsü oldu. 1921’de TKP’nin
Genel Başkanı Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katliamı, 1921 Koçgiri katliamı, 1924
Nasturi katliamı, 1925 Şeyh Said ayaklanması ve katliamı, 1926- 1927 ve 1930 yıllarında
yapılan Ağrı katliamı, 1938 Dersim katliam, 6-7 Eylül 1955 katliamı, 1 Mayıs
1977 katliamı, 20-24 Aralık 1978 Maraş katliamı, 4 Temmuz 1980 Çorum katliamı,
2 Temmuz 1993 Sivas katliamı, 12-14 Mart 1995 Gazi ve Ümraniye gibi kitlesel
katliamların politik sorumluluğu Türkiye Cumhuriyeti devletine aittir. Bu katliamlarda
resmi devlet güçlerinin yanı sıra kontrgerilla örgütleri ve faşist çeteler kullanıldı.
İkincisi, başta
Alman emperyalizmi olmak üzere uluslararası emperyalist güçler, soykırımın
destekçisi olarak sorumluydu...
Üçüncüsü; Soykırıma
bizzat katılmış İttihat ve Terakki hükümetinin işbirlikçileri, tetikçiler,
Ermeni halkının mallarını mülklerini yağmalayanlar sorumluydu...
Dördüncüsü, göz
göre göre Ermeni halkının boğazlanmasını seyreden, katliama tavır almayan,
sessiz kalan halklarımız ve onların öncülerinin de “kardeşlik” rolünü
oynamadıklarını belirtmek gerekir.
Beşincisi;
Ermeni Soykırımıyla yüzleşme, soykırımının günahlarından arınma,
soykırımcılardan hesap sorma, yargılayıp mahkum etme sorumluluğu tarihsel
olarak işçi sınıfı ve emekçilerin, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle,
Arabıyla vb. Anadolu topraklarında yaşayan halklarımızın, ilerici, devrimci,
yurtsever ve sosyalistlerin omuzundadır.
Bu tarihsel
sorumluluğun, Ermeni halkından özür dilemeyle geçiştirilemeyecek kadar ağır
olduğu ve yükümlülüğünün bulunduğu gerçeğinin altını özellikle çizmek
gerekiyor.
98 yıl önce
soykırımda yaşamını yitiren Ermeni halkının anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder