7 Mart 2012 Çarşamba

Başbakan Erdoğan’ın Tutuklu Gazeteciler Hezeyanı


Başbakan Erdoğan’ın Tutuklu Gazeteciler Hezeyanı

Necati ABAY

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü

7 Mart 2012

Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan, bugün yapılan AKP genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun 105 kişilik tutuklu gazeteciler listesini (20’si imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürüdür) atıfta bulunarak yine hezeyan içinde esti, gürledi.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nu kastederek “Tutuklu gazetecilerle ilgili platform Türkiye’de 105 gazeteci tutuklu diye liste hazırlıyor. Gazeteci olduğu iddia edilen bu 105 kişilik isim listesi için bir köşe yazarı ‘niçin iktidar bunları açıklamıyor’ dedi”ğini belirterek tutuklu gazeteciler konusunda ne denli sıkışık durumda olduklarını, ne denli Türkiye ve Dünya kamuoyunun baskısı altında kaldıklarını bir kez daha itiraf etmiş oldu.

Başbakan cezaevlerinde gazetecilik görevi nedeniyle tutuklu gazetecinin bulunmadığı teranesini tekrarladı. Evet doğrudur. İddianamelere göre gazetecilik görevi nedeniyle tutuklu tek bir gazeteci yok. Gazeteciler ya terör örgütü üyesi, yöneticisi olmak ya da terör örgütü propagandası yapmak gibi asılsız iddialarla suçlanıp tutuklandılar. Düzen muhalifi gazetecileri susturmanın, sindirmenin, korkutmanın geleneksel bir yöntemidir bu. AKP de bu yöntemi dört elle sarıldı.

Geçtiğimiz günlerde bir hükümet yetkilisi de dünyada en çok tutuklu gazetecilerle ilgili soruya muhatap olduklarını belirtmişti.

Hükümet tutuklu gazeteciler konusunda ne yapacağını, sorulara nasıl yanıt vereceğini şaşırmış durumda. Gerçekleri ters yüz etmeye çalıştıkça daha çok batağa saplanıyorlar. Dünya alem artık biliyor ki Türkiye’de tutuklu gazeteciler diye bir gerçeklik var. Bir yıl önce tutuklu gazeteci sayısı 39’du bugün 105’e fırladı. Artık Türkiye AKP hükümetinin dört elle sarıldığı Terörle Mücadele Yasası ve Özel Yetkili Mahkemeler eliyle tutuklu gazeteci sayısı bakımından dünya birincisi haline geldi.

Birkaç gün önce Avrupa Birliği bakanı ve baş müzakereci Egemen Bağış BBC'de Stephen Sackur'un hazırlayıp sunduğu Hardtalk’a konuk olmuş ve tutuklu gazetecilerin tecavüzcü, soyguncu ve katil olduğunu söylemişti.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) olarak tutuklu gazeteciler listesini hazırlarken kullandığımız ölçütleri bu vesileyle bir kez daha belirtelim.

Birincisi, gözaltına alınan veya tutuklanan kişinin veya avukatının beyanına bakıyoruz. Bununla yetinmiyoruz.

İkincisi, söz konusu kişinin çalıştığı basın kuruluşunun açıklamasına bakıyoruz. Bununla da yetinmiyoruz.

Üçüncüsü, suçlamalarda ortaya konulan deliller varsa delil durumuna bakıyoruz.

Örneğin, hükümet yetkililerinin sıklıkla dillendirdiği tutuklu gazeteciler arasında tecavüzcüler de var iddiasına ilişkin olarak “bu tecavüzcü tutuklu gazeteci kim” sorumuza bugüne kadar hiçbir yanıt alamadık. Muhtemelen Tecavüz suçlamasıyla yargılanan Hüseyin Üzmez’i kastediyorlar. Oysa Hüseyin Üzmez, üçüncü ölçütümüze göre gazetecilik görevi nedeniyle tutuklanmadığı için listemizde hiçbir zaman yer almadı.

Başbakan konuşmasında Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun listesine atfen “darbeye hazırlık ile ilişkilendirilen 2 gazetecinin ismi listede yok” diyor. Evet başbakanın sözünü ettiği iki kişi Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’dır. Üçüncü ölçütümüze göre dosyadaki delil durumunu tartışmalı, şüpheli bulduğumuzdan, gazetecilik görevleri nedeniyle tutuklandıkları konusunda emin olamadığımızdan dolayı TGDP listesinde yer almadılar.

Başbakan bize yine iddianameleri okudu

Başbakan bugünkü konuşmasında “Terörden yargılanan, gazeteci olmayan insanları gazeteci diye” gösteriyorlar diye tepki gösterdi. Ve iddianamelerdeki asılsız suçlamaları sıraladı. Başbakan Erdoğan’ın bu konudaki çifte standartçı yaklaşımını göstermek için bizzat Başbakan’ın kendisinden tipik bir örnek verelim.

Recep Tayyip Erdoğan 1988 yılında şiir okuduğu için mi yargılandı ve tutuklandı? İddianame ve mahkeme kararı öyle demiyor. Erdoğan, TCK 312 / 2 den "halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçuyla yargılandı ve mahkum oldu.

Başbakan Erdoğan, kendisine gelince şiir okuduğu için yargılanıp tutuklandığını söylüyor (elbette öyledir) iddianameyi anımsamak istemiyor, belki de yok sayıyor, ama tutuklu gazeteciler söz konusu olduğunda “onlar gazeteci değil terörist” diyerek bize iddianameleri okuyor. Dahası Başbakan, iddianamelere göre tutuklu gazetecileri şimdiden mahkum ediyor, yargısız infaza tabi tutuyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin geleneksel devlet politikası olarak düzen muhalifi gazeteciler, yazarlar, aydınlar çoğunlukla gazeteci, yazar, aydın kimliğiyle değil asılsız iddialarla, komplolarla tutuklanıyor, yargılanıyor.

1938 yılında Donanma davasında Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Hikmet Kıvılcımlı “orduda isyana teşvik” gibi asılsız iddiayla suçlanıp tutuklandılar.

6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da azınlıklara yönelik katliam, talan saldırısı sonrasında asıl failler değil Aziz Nesin, Asım Bezirci, Hasan izzettin Dinamo gibi yazarlar, aydınlar suçlanıp tutuklandı.

12 Mart darbesi döneminde Altan Öymen, Emil Galip Sandalcı, Erdal Öz uçak kaçırmakla suçlanıp asılsız iddiayla tutuklanmıştı.

Tıpkı aralarında Ragıp Zarakolu, Ahmet Şık, Nedim Şener, Sedat Şenoğlu, Vedat Kurşun, Yüksel Genç, Bedri Adanır, Naciye Yavuz, Baha Okar’ın da bulunduğu 105 tutuklu gazeteciye yöneltilen suçlama gibi...

Ben de 2003 yılında Atılım gazetesinde editör-yazar olarak çalışırken gazetemde bombalama eylemlerinin haberleri yayımlandığı için tehdit edilmiş, ardından bombalama eylemlerini koordinatörü olarak suçlanıp 6 ay tutuklu kalmıştım. 8 yıllık tutuksuz yargılama sonunda hakkımda hiçbir delil olmamasına rağmen kanaatten 18 yıl 9 ay ceza verilmişti. Eğer Yargıtay cezayı onaylarsa ben de tutuklanacağım ve muhtemelen Başbakan Erdoğan beni de “terörist gazeteci” olmakla suçlayacak.

Başbakan Erdoğan, aynı konuşmasında TGDP listesindeki 4 kişinin tahliye olduğunu söylüyor. Eğer tahliye olmuşlarsa elbette listemizden çıkarırız. Ama sonuç değişmiyor ki. Yine de 101 gazeteci tutuklu olmuş oluyor. Dahası dün Adana’da Pozantı Çocuk cezaevindeki çocuklara yönelik cinsel saldırıyı haberleştiren Dicle Haber Ajansı’nın üç muhabiri halen gözaltında. Tutuklanacakları kaygısını taşıyoruz.

Başbakan Erdoğan, tutuklu gazeteciler sendromundan kurtulmak istiyorsa TMY ve Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırmalı ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasının koşullarını yaratmalıdır. Tutuklu gazeteciler hezeyanından, sendromundan kurtulmasının başka da bir yolu yok...

İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,

E-posta: necatiabay@gmail.com,

Blog: http://tutuklugazeteciler.blogspot.com,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder