17 Mart 2012 Cumartesi

MİLYONLAR ADALET İSTİYOR Deklarasyonu ve Bileşenleri Açıklandı


16 Mart 2012 Cuma günü saat 11.00’de TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Lokalinde Milyonlar Adalet İstiyor deklarasyonu açıklandı ve kuruluşu ilan edildi.
Deklarasyonu ve bileşenleri bilginize sunuyoruz...
Milyonlar Adalet İstiyor
Toplumla Mücadele Yasası-Özel Yetkili Mahkemeler Kaldırılsın
Biz aşağıda imzası bulunan sendikalar, meslek örgütleri, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve kurumlar, aydınlar, sanatçılar, kültür merkezleri, basın örgütleri, gazeteciler AKP iktidarının demokratik hakları ortadan kaldırmaya, muhalif olanı tasfiye etmeye, hakkını arayanı baskı altına almaya yönelik saldırıları karşısında birleştik. Bu saldırıları sürdürürken iktidarın etkin olarak kullandığı Toplumla (Terörle!) Mücadele Yasası ve Özel Yetkili Mahkemelerin adaletsiz çarklarını durdurmak için mücadele etmek üzere bir araya geldik.
Mücadele ediyoruz;
Çünkü basın özgürlüğü ayaklar altında. 100'ü aşkın gazeteci parmaklıklar ardında. Gazeteler kapatılıyor. Sesini yükselten, iktidar politikalarını eleştiren, gerçekleri yazan, söyleyen susturulmaya çalışılıyor. Gazeteciler “terörist” ilan edilerek hapsediliyor. Dokunan yanıyor.
Çünkü Kürt halkının seçtiği belediye başkanları hapiste. İki milyon yurttaşın oyunu alan Barış ve Demokrasi Partisi'nin 6400 üyesi ve yöneticisi hapsedildi. Kürt sorununa demokratik bir çözüm isteyenler dalga dalga tutuklanıyor.
Çünkü seçilmiş milletvekilleri hala tutuklu.
Çünkü onlarca sendika yöneticisi ve üyesi hala tutuklu.
Çünkü düşüncesini açıklayan; parasız eğitim isteyen, bilim özgürlüğünü savunan; özgür ve eşit bir toplum için mücadele eden 600 öğrenci hapsedildi.
Çünkü özgürlük için haykırılan her sloganda “örgüt bağlantısı” saptayan Özel Yetkili Mahkemeler, Hrant Dink'in katledilmesinde “örgüt” bulamadı.
Çünkü Hopa'da Metin Lokumcu'yu katledenler hakkında soruşturma dahi açılmazken, deresini savunan, çayına sahip çıkan Hopalılar, Hopa’da halka yönelen saldırının karşısında sokaklara çıkanlar en ağır cezalarla yargılanıyor.
Çünkü kentsel dönüşüme karşı çıkarak mahallesine ve evine sahip çıkanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
Çünkü siyasi davalara bakan avukatlar da müvekkillerinin kimliğinden ötürü “terörist” ilan ediliyor, tutuklanıyor.
Çünkü bu ülkenin İçişleri Bakanı, tuvale yapılan resmi, dergiye çizilen karikatürü, kağıda yazılan şiiri “terör faaliyeti” sayıyor. Müzik grubunun niteliğine göre; konser düzenleyenlere ve biletini satanlara “örgüt üyeliği” gerekçe gösterilerek onlarca yıla varan cezalar veriliyor.
Çünkü Türkiye 13,000 politik tutsakla dünya birincisi oldu. Dünya TMY tutuklularının üçte biri Türkiye'de. Tutuklu gazeteci, avukat ve öğrenci sayılarında da dünya lideriyiz!
Çünkü bu topraklarda yaşayan herkes tutuklama tehdidi altında. Herkesin telefonları dinleniyor. Kentler kameralarla elektronik kafese çevrildi.
Çünkü tüm baskılara rağmen emek düşmanı politikalara boyun eğmeyen sendika yöneticileri ve üyelerinden örgütlenmek isteyen işçiye, meslek odalarında halk yararı ve meslek etiği için mücadele edenlerden, dere başında HES’lere karşı nöbet tutanlara kadar tüm toplumsal kesimler, haklarında açılan onlarca davayla, verilen cezalarla karşı karşıya.
Çünkü bu iktidar “kendinden olanı” koruyan kendisine karşı duranı hedef alan adaletsizlik çarkını derinleştiriyor. Sivas, Gazi gibi toplu katliamları gerçekleştirenleri, sokak ortasında insanları katleden, işkence yapan kolluk güçlerini koruyor.
Biz, bu tabloyu değiştirmek için bir araya geldik. Böyle gitmez. Gitmeyecek.
Biz, ifade vermek değil ifade etmek istiyoruz.
Biz, söz, eylem, örgütlenme ve basın özgürlüğü istiyoruz.
Biz, AKP'nin “demokrasi” adı altında dayattığı baskı düzenini değil, demokratik hak ve özgürlüklerimizi istiyoruz.
Biz, demokratik hakların önünde büyük bir engel olan Toplumla (Terörle!) Mücadele Yasası'nın kaldırılmasını istiyoruz. DGM zihniyetinin kılık değiştirmiş hali olan Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasını istiyoruz.
2006 yılında siyasi iktidarın yenilediği TMY ve DGM'lerin yerini alan Özel Yetkili Mahkemeler eliyle oluşturulan 'özel' hukuk, bir olağanüstü hal hukuku yaratmaktadır. Siyasi iktidara muhalif tüm kesimleri ezmenin fiili aracı haline getirmektedir. Anayasada, yasalarda tanınan haklar derhal rafa kaldırılmakta, hukuksuzluk ve keyfilik hukuk aline gelmektedir.
Bizler, AKP iktidarının elinde en kapsamlı uygulamasını bulan TMY ve ÖYM'lerin özgürlükleri ve demokratik hakları unufak eden çarklarını durdurmak isteğiyle bir araya geliyoruz. Biliyoruz ki, bu çarklar, yarın, onlara sessiz kalan kesimleri de yutacaktır.
Bu ülke halklarının demokrasi mücadelesi geleneği köklüdür, yıllardır süren inatçı ve direngen mücadelenin birikimlerini temel alan bizler, bütün bu mücadeleleri birleştiren yeni bir zemini birlikte kurmak ve yeni bir mücadele dönemini başlatmak için bir araya geldik.
Hak alıcı bir mücadeleyle zorbalığa geri adım attıracağız. Toplumda biriken adaletsizliğe isyan duygusunu sokağa, eyleme taşıyacağız. Milyonların adalet talebini susturamayacaklar, engelleyemeyecekler.
23.02.2012
Toplumla Mücadele Yasası (TMY) ve Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) kaldırılsın!
Söz, eylem, örgütlenme ve basın özgürlüğü!
İfade vermek değil ifade etmek istiyoruz!
Sırayı bozuyoruz, adalet istiyoruz!
Baskıcı yasalar değil, demokratik haklar!
Politik tutsaklara özgürlük!
Milyonlar Adalet İstiyor bileşenleri:
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), PEN Türkiye Merkezi, Ahmet ve Nedim'in Gazeteci Arkadaşları (ANGA), İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP), Emek Partisi (EMEP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Halkevleri, Türkiye Komünist Partisi (TKP), Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), İşçilerin Sosyalist Partisi (SP), Kaldıraç, Partizan, Köz, Toplumsal Özgürlük Parti-Girişimi (TÖP-G), Sosyalist Gelecek Parti Girişimi, Sosyalist Birlik Hareketi (SBH), Öğretim Üyeleri Derneği, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Avukatlar Vakfı, Kangal Dernekleri Federasyonu, Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)
16 Mart 2012
İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,
Facebook: Necati Abay

9 Mart 2012 Cuma

Bir Gazeteci Daha Tutuklandı. Tutuklu Gazeteci Sayısı 106'ya Yükseldi


TUTUKLU GAZETECİLERLE DAYANIŞMA PLATFORMU’NDAN

BASINA VE KAMUOYUNA


Bir Gazeteci Daha Tutuklandı. Tutuklu Gazeteci Sayısı 106'ya Yükseldi...

Tutuklanan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Adana muhabiri Özlem Ağuş, Pozantı Çocuk Cezaevindeki Cinsel Saldırıyı Haberleştirmişti...

Adana’da 6 Mart 2012 tarihinde KCK adı altında Terörle Mücadele Yasası (TMY) gereğince yapılan operasyonlarda gözaltına alınan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Adana muhabiri Özlem Ağuş, 9 Mart 2012 tarihinde özel yetkili mahkeme tarafından tutuklandı. Özlem Ağuş’un “terör örgütü propagandası yapmak”tan tutuklandığı öğrenildi.
Özlem Ağuş, Pozantı Çocuk Cezaevindeki Cinsel Saldırıyı haberleştirmişti. Ağuş’un haberinin ciddi kamuoyu tepkisine yol açması ve Adalet Bakanlığının bazı tedbirler almak zorunda kalması, devleti sıkıntıya sokması nedeniyle tutuklanmış olabileceği sorusu akıllara takılıyor.
Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Çarşamba günü AKP genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun (TGDP) hazırladığı 105 kişilik tutuklu gazeteciler listesini eleştiri ve değerlendirme konusu yapmış, cezaevlerinde tutuklu gazeteci bulunmadığı savlarını tekrarlamıştı. Türkiye’de tutuklu gazeteciler gerçeğini bir kez daha inkar etmişti. Bu konuşmadan iki gün sonra bir gazetecinin daha tutuklanması, tutuklu gazeteci sayısının 106’ya yükselmesi, basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü açısından gidişatın ne denli kötü olduğunu gösteriyor. Başbakan’ın ifadesiyle “kara propaganda” yapmıyoruz. Türkiye ve Dünya kamuoyu nezdinde alenen yaşanan tutuklu gazeteciler gerçeğini dikkat çekiyoruz, gündemleştiriyoruz. Bu, basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü konusundaki duyarlılığımızın, gazetecilik görevlerimizin bir gereğidir.
Başbakan söz konusu konuşmasında 105 kişilik listemizdeki isimlerden sadece 6’sının basın kartı olduğunu, onların da gazetecilik görevi nedeniyle tutuklanmadığını belirtmişti. Özellikle belirtmeliyiz ki kimin gazeteci olup olmadığını Başbakanlığa bağlı Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, dolayısıyla Başbakanlık belirleyemez. Kimin gazeteci olup olmadığının tek kıstası vardır, o da basın kuruluşlarının ve gazetecilerin beyanıdır.
Başbakan aynı konuşmasında TGDP’nin 105 kişilik tutuklu gazeteciler listesindeki 6 kişinin hayali isim olduğunu, 4 kişinin de serbest bırakıldığını söylemişti. Hemen ertesi gün Adalet Bakanlığı yetkilileriyle telefonla görüştük ve bu isimleri bize bildirmelerini istedik. “Teknik bir engel yoksa bu isimleri verebilecekleri” belirtildi ama halen yanıt gelmedi. Adalet Bakanlığı daha önce de listemizde bulunan Azadiya Welat Gazetesi Mersin Temsilcisi Abdulcebbar Karabağ isimli bir kişinin cezaevlerinde bulunmadığını ve hayali bir isim olduğunu açıklamıştı. Karabeğ soyadının yanlışlıkla Karabağ olarak yazıldığını saptadık ve düzelttik. Dolayısıyla “hayali isimler” değil, muhtemelen yazım hatasından kaynaklı bir sorun olabilir. Adalet Bakanlığının yanıtını bekliyoruz.
Basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü alanında bir ilerleme sağlanmasının, tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasın yolu, toplumsal muhalefet güçlerinin Toplumla Mücadele Yasası adını verdiği Terörle Mücadele Yasası (TMY) ve Sıkıyönetim Mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin (DGM) yerini alan Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasından geçiyor.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)
10 Mart 2012

İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,
Facebook: Necati Abay

7 Mart 2012 Çarşamba

Başbakan Erdoğan’ın Tutuklu Gazeteciler Hezeyanı


Başbakan Erdoğan’ın Tutuklu Gazeteciler Hezeyanı

Necati ABAY

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü

7 Mart 2012

Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan, bugün yapılan AKP genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun 105 kişilik tutuklu gazeteciler listesini (20’si imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürüdür) atıfta bulunarak yine hezeyan içinde esti, gürledi.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nu kastederek “Tutuklu gazetecilerle ilgili platform Türkiye’de 105 gazeteci tutuklu diye liste hazırlıyor. Gazeteci olduğu iddia edilen bu 105 kişilik isim listesi için bir köşe yazarı ‘niçin iktidar bunları açıklamıyor’ dedi”ğini belirterek tutuklu gazeteciler konusunda ne denli sıkışık durumda olduklarını, ne denli Türkiye ve Dünya kamuoyunun baskısı altında kaldıklarını bir kez daha itiraf etmiş oldu.

Başbakan cezaevlerinde gazetecilik görevi nedeniyle tutuklu gazetecinin bulunmadığı teranesini tekrarladı. Evet doğrudur. İddianamelere göre gazetecilik görevi nedeniyle tutuklu tek bir gazeteci yok. Gazeteciler ya terör örgütü üyesi, yöneticisi olmak ya da terör örgütü propagandası yapmak gibi asılsız iddialarla suçlanıp tutuklandılar. Düzen muhalifi gazetecileri susturmanın, sindirmenin, korkutmanın geleneksel bir yöntemidir bu. AKP de bu yöntemi dört elle sarıldı.

Geçtiğimiz günlerde bir hükümet yetkilisi de dünyada en çok tutuklu gazetecilerle ilgili soruya muhatap olduklarını belirtmişti.

Hükümet tutuklu gazeteciler konusunda ne yapacağını, sorulara nasıl yanıt vereceğini şaşırmış durumda. Gerçekleri ters yüz etmeye çalıştıkça daha çok batağa saplanıyorlar. Dünya alem artık biliyor ki Türkiye’de tutuklu gazeteciler diye bir gerçeklik var. Bir yıl önce tutuklu gazeteci sayısı 39’du bugün 105’e fırladı. Artık Türkiye AKP hükümetinin dört elle sarıldığı Terörle Mücadele Yasası ve Özel Yetkili Mahkemeler eliyle tutuklu gazeteci sayısı bakımından dünya birincisi haline geldi.

Birkaç gün önce Avrupa Birliği bakanı ve baş müzakereci Egemen Bağış BBC'de Stephen Sackur'un hazırlayıp sunduğu Hardtalk’a konuk olmuş ve tutuklu gazetecilerin tecavüzcü, soyguncu ve katil olduğunu söylemişti.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) olarak tutuklu gazeteciler listesini hazırlarken kullandığımız ölçütleri bu vesileyle bir kez daha belirtelim.

Birincisi, gözaltına alınan veya tutuklanan kişinin veya avukatının beyanına bakıyoruz. Bununla yetinmiyoruz.

İkincisi, söz konusu kişinin çalıştığı basın kuruluşunun açıklamasına bakıyoruz. Bununla da yetinmiyoruz.

Üçüncüsü, suçlamalarda ortaya konulan deliller varsa delil durumuna bakıyoruz.

Örneğin, hükümet yetkililerinin sıklıkla dillendirdiği tutuklu gazeteciler arasında tecavüzcüler de var iddiasına ilişkin olarak “bu tecavüzcü tutuklu gazeteci kim” sorumuza bugüne kadar hiçbir yanıt alamadık. Muhtemelen Tecavüz suçlamasıyla yargılanan Hüseyin Üzmez’i kastediyorlar. Oysa Hüseyin Üzmez, üçüncü ölçütümüze göre gazetecilik görevi nedeniyle tutuklanmadığı için listemizde hiçbir zaman yer almadı.

Başbakan konuşmasında Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun listesine atfen “darbeye hazırlık ile ilişkilendirilen 2 gazetecinin ismi listede yok” diyor. Evet başbakanın sözünü ettiği iki kişi Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’dır. Üçüncü ölçütümüze göre dosyadaki delil durumunu tartışmalı, şüpheli bulduğumuzdan, gazetecilik görevleri nedeniyle tutuklandıkları konusunda emin olamadığımızdan dolayı TGDP listesinde yer almadılar.

Başbakan bize yine iddianameleri okudu

Başbakan bugünkü konuşmasında “Terörden yargılanan, gazeteci olmayan insanları gazeteci diye” gösteriyorlar diye tepki gösterdi. Ve iddianamelerdeki asılsız suçlamaları sıraladı. Başbakan Erdoğan’ın bu konudaki çifte standartçı yaklaşımını göstermek için bizzat Başbakan’ın kendisinden tipik bir örnek verelim.

Recep Tayyip Erdoğan 1988 yılında şiir okuduğu için mi yargılandı ve tutuklandı? İddianame ve mahkeme kararı öyle demiyor. Erdoğan, TCK 312 / 2 den "halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçuyla yargılandı ve mahkum oldu.

Başbakan Erdoğan, kendisine gelince şiir okuduğu için yargılanıp tutuklandığını söylüyor (elbette öyledir) iddianameyi anımsamak istemiyor, belki de yok sayıyor, ama tutuklu gazeteciler söz konusu olduğunda “onlar gazeteci değil terörist” diyerek bize iddianameleri okuyor. Dahası Başbakan, iddianamelere göre tutuklu gazetecileri şimdiden mahkum ediyor, yargısız infaza tabi tutuyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin geleneksel devlet politikası olarak düzen muhalifi gazeteciler, yazarlar, aydınlar çoğunlukla gazeteci, yazar, aydın kimliğiyle değil asılsız iddialarla, komplolarla tutuklanıyor, yargılanıyor.

1938 yılında Donanma davasında Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Hikmet Kıvılcımlı “orduda isyana teşvik” gibi asılsız iddiayla suçlanıp tutuklandılar.

6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da azınlıklara yönelik katliam, talan saldırısı sonrasında asıl failler değil Aziz Nesin, Asım Bezirci, Hasan izzettin Dinamo gibi yazarlar, aydınlar suçlanıp tutuklandı.

12 Mart darbesi döneminde Altan Öymen, Emil Galip Sandalcı, Erdal Öz uçak kaçırmakla suçlanıp asılsız iddiayla tutuklanmıştı.

Tıpkı aralarında Ragıp Zarakolu, Ahmet Şık, Nedim Şener, Sedat Şenoğlu, Vedat Kurşun, Yüksel Genç, Bedri Adanır, Naciye Yavuz, Baha Okar’ın da bulunduğu 105 tutuklu gazeteciye yöneltilen suçlama gibi...

Ben de 2003 yılında Atılım gazetesinde editör-yazar olarak çalışırken gazetemde bombalama eylemlerinin haberleri yayımlandığı için tehdit edilmiş, ardından bombalama eylemlerini koordinatörü olarak suçlanıp 6 ay tutuklu kalmıştım. 8 yıllık tutuksuz yargılama sonunda hakkımda hiçbir delil olmamasına rağmen kanaatten 18 yıl 9 ay ceza verilmişti. Eğer Yargıtay cezayı onaylarsa ben de tutuklanacağım ve muhtemelen Başbakan Erdoğan beni de “terörist gazeteci” olmakla suçlayacak.

Başbakan Erdoğan, aynı konuşmasında TGDP listesindeki 4 kişinin tahliye olduğunu söylüyor. Eğer tahliye olmuşlarsa elbette listemizden çıkarırız. Ama sonuç değişmiyor ki. Yine de 101 gazeteci tutuklu olmuş oluyor. Dahası dün Adana’da Pozantı Çocuk cezaevindeki çocuklara yönelik cinsel saldırıyı haberleştiren Dicle Haber Ajansı’nın üç muhabiri halen gözaltında. Tutuklanacakları kaygısını taşıyoruz.

Başbakan Erdoğan, tutuklu gazeteciler sendromundan kurtulmak istiyorsa TMY ve Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırmalı ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasının koşullarını yaratmalıdır. Tutuklu gazeteciler hezeyanından, sendromundan kurtulmasının başka da bir yolu yok...

İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,

E-posta: necatiabay@gmail.com,

Blog: http://tutuklugazeteciler.blogspot.com,