22 Temmuz 2011 Cuma

Sansürcülerin “Sansür Yok” Yalanı Üzerine

Sansürcülerin “Sansür Yok” Yalanı Üzerine

Necati Abay
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü

Basında sansürün sözde kaldırılışının 103. yıldönümündeyiz.
Ülkemizde 24 Temmuz 1908’den bu yana her 24 Temmuz günü “Basında sansürün kaldırılışının yıldönümü” olarak kutlanıyor. Şüphesiz 24 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyetin ilan edilmesi ve 25 Temmuz 1908’de çıkan gazetelerin sansür memurlarına verilmeden yayımlanmasının tarihsel bir anlamı ve değeri vardır. Ancak bu gerçeklikten hareketle 24 Temmuz’un “basın bayramı” veya “basında sansürün kaldırılışının yıldönümü” olarak kutlanması gerçekçi değildir. Çünkü ülkemizde bazen kaba saba, bazen de inceltilmiş bir biçimde olsa da, zaman zaman azalıp zaman zaman çoğalsa da basında sansür, gelenekselleşmiş bir devlet politikası olarak hep uygulandı.
Sansürcüler, tam bir ikiyüzlülükle sansürün kaldırıldığı yalanını hep pompaladı. Sansürcü uygulamalar hem yasal zeminde hem de yasadışı, fiili olarak süregeldi.
Basın tarihimize ilişkin kısa bir gezinti yapmak gerekirse;
2. Meşrutiyetin ilanından sonra 1909 yılında Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi, devlet güçlerinin parmağıyla Galata köprüsünde kurşunlanarak öldürüldü.
Yaptığım araştırmaya göre 1915 Ermeni tehcirinde 32 gazeteci ve yazar öldürüldü.
Çeşitli zaman kesitlerinde Sabahattin Ali’den Uğur Mumcu’ya, Abdi İpekçi’den Çetin Emeç’e dek çok sayıda Türk gazeteci ve yazar öldürüldü.
Altan Öymen 12 Mart darbesi döneminde uçak kaçırma eylemini yapmak gibi asılsız iddialarla, polis komplosuyla tutuklandı.
1990-1995 yılları arasında aralarında Musa Anter’in de bulunduğu çok sayıda Kürt gazeteci ve yazar öldürüldü.
Günümüze gelirsek, Ermeni gazeteci Hrant Dink öldürüldü. Yürüyüş dergisini dağıtırken gözaltına alınan Engin Çeber, cezaevinde işkenceyle öldürüldü.
Öldürülen gazetecilerle ilgili yaptığım araştırmaya göre ise 1909 yılından bu yana 111 gazeteci ve yazar öldürülmüş bulunmaktadır. Öldürülen gazetecilerin çoğu “faili meçhul” aslında failleri belli cinayetlere kurban gitti.
Toplatılan, imha edilen gazetelerin, dergilerin, kitapların haddi hesabı yok.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun saptamasına göre halen cezaevlerinde 11’i gazete ve dergilerin imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere 57 gazeteci tutuklu bulunmaktadır. Ahmet Şık, Nedim Şener, Vedat Kurşun, Sedat Şenoğlu, Halit Güdenoğlu, Füsun Erdoğan tutuklu gazetecilerden bazılarıdır. Basın tarihimizin ibretlik bir örneği olarak Ahmet Şık’ın yayımlanmamış kitabının bilgisayarlardan toplatılmış olduğunu da belirtelim. Tek başına bu örnek bile sansürcülerin sansür yalanını açığa çıkarıyor.
Otosansür uygulaması da sıklıkla karşımıza çıkıyor. Son örneği Banu Güven’dir. Yaptığı programlar nedeniyle NTV’den ayrılmak zorunda bırakıldı.
Bu veriler, basında sansürün kaldırıldığı iddialarının bir palavradan ibaret olduğunu gösteriyor.
Yasal uygulamalara gelince; Anayasa, Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Kanunu’nundaki çeşitli maddeler yürülükte olduğu sürece basında sansürün kaldırılmış olduğundan zaten söz edemeyiz. Binlerce gazeteci, sanatçı, aydın, insan hakları savunucusu düşünceleri nedeniyle yargı kıskacında bulunuyor.
Sonuç olarak, demokrasi ile sansür arasında doğrudan bir bağın bulunduğunu da belirtmek gerekir. Eğer demokrasi yoksa basın özgürlüğü de yoktur. Basında sansürün kaldırılmasının, basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü alanında iyileşmenin olması için öncelikli olarak Terörle Mücadele Yasası (TMY) iptal edilmelidir. Basında sansür koşullarını daha da ağırlaştıran Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri kaldırılmalıdır.
Basında sansürün kaldırıldığı bir ülke dileğiyle...
22 Temmuz 2011

İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,
E-posta: necatiabay@gmail.com,
Blog: http://tutuklugazeteci.blogcu.com/,

15 Temmuz 2011 Cuma

Basın Özgürlüğü ve Terörle Mücadele Yasası (TMY)

Necati Abay, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu Sözcüsü

Terörle Mücadele Yasası (TMY), 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan 29 Haziran 2006 tarihli değişiklikle 18 Temmuz 2006 tarihinde yürürlüğe girmişti. Yasa değişikliğinin tartışıldığı süreçte toplumsal muhalefetin öncü güçleri TMY’nin antidemokratik bir düzenleme olduğunu, basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü alanında ciddi sıkıntılara, sorunlara yol açacağına dikkat çekmişti. Dahası toplumsal muhalefet güçleri Terörle Mücadele Yasası’nın Toplumla Mücadele Yasası olacağını belirterek demokratik tepkilerini göstermişlerdi. Ama bu uyarılar sonucu değiştirmedi ve yasa yürürlüğe girdi. Özellikle belirtmek gerekir ki ana akım medya veya merkez medya bu süreçte TMY karşısında sessiz kaldı ve bu tutum bugün de önemli ölçüde sürüyor.
TMY’nin ilk uygulaması Eylül 2006 tarihini taşıyor. “Gaye” operasyonu adı altında aralarında Atılım gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim Çiçek’in de bulunduğu 5 gazetecinin tutuklanmasıyla da ilk uygulama devreye girmiş oldu.
TMY’nin 6 yıllık uygulamasında görüldü ki binlerce düzen muhalifi sosyalist ve Kürt gazeteciler, yazarlar, insan hakları savunucuları, sendikacılar, kitle örgütü yöneticileri, Kürt ve sosyalist siyasetçiler asılsız iddialarla, “terörle mücadele” demagojisi adı altında “terör örgütü üyesi”, “terör örgütü yöneticisi” olmakla, veya “terör örgütü propagandası” yapmakla suçlandılar, gözaltına alınıp tutuklandılar. Yine binlerce basın emekçisi TMY kıskacı altındadır.
TMY saldırısı bunlarla sınırlı değildi. Ahmet Şık gibi, Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener gibi, Hürriyet gazetesi yazarı ve Oda TV sahibi Soner Yalçın gibi gazeteci ve yazarların tutuklanmasına dek geldi dayandı TMY uygulaması. Bu gazeteciler de “terör örgütü üyesi veya yöneticisi” olmakla suçlanıyor. Gelinen aşamada geniş kesimlerce TMY inandırıcılığını yitirmiş bulunmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Halkın Günlüğü gazetesi İzmir muhabiri İsmail Avan’ın da yine TMY gereğince tutuklandığını belirtelim.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun saptamasına göre bugünkü tarih itibariyle cezaevlerinde 57 gazeteci ve yazar tutuklu bulunmaktadır. Tutuklu gazetecilerin hepsi TMY gereğince tutuklandılar. Dahası Türkiye’nin tutuklu gazeteci sayısı bakımından Dünya birincisi olmasının müsebbibi de TMY’dir. Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül, Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet yetkililerinin cezaevinde tutuklu gazeteci bulunmadığı, onların terör örgütü mensubu olduğu gibi açıklamaları olsa olsa basın özgürlüğü konusunda Türkiye ve Dünya kamuoyu nezdinde inandırıcılıklarını yitirmiş olmalarından kaynaklı savunma psikolojisinin dışavurumudur.
TMY’ye hayır demeden, TMY’nin iptal edilmesi savunulmadan tutarlı bir basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü savunuculuğu yapılamaz. Basın özgürlüğü alanında bir ilerleme kaydetmenin yolu TMY’nin iptalinden geçiyor.
Tüm demokrasi güçleri TMY’nin tehdidi altındadır. Adeta demokrasi güçleri üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanmaktadır. TMY’nin iptal edilmesinin yolu toplumsal muhalefet güçlerinin, özgürlük ve demokrasi yanlısı güçlerin, basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü savunucularının birleşik mücadelesinden, demokratik tepkilerini ortaya koymasından geçiyor...

15 Temmuz 2011

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Yargılanan Gazetecilerle Dayanışma Günü Etkinliği Düzenleniyor...

TUTUKLU GAZETECİLERLE DAYANIŞMA PLATFORMU’NDAN
BASINA VE KAMUOYUNA

* Yargılanan Gazetecilerle Dayanışma Günü Etkinliği Düzenleniyor...

Türkiye Gazeteciler Sendikası, gazetecilerin tutuklanmasını protesto etmek ve yargılanan gazetecilerle dayanışma içerisinde bulunmak amacıyla, kuruluşunun 59. Yıldönümünde “Yargılanan Gazetecilerle Dayanışma Günü” etkinliği düzenliyor.
Dayanışma günü etkinliği Şişli Maçka Parkı içerisinde Şişli Belediyesi’nin desteğiyle açılan İfade Özgürlüğü Anıtı önünde yapılacaktır.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu olarak “Yargılanan Gazetecilerle Dayanışma Günü” etkinliğini destekliyoruz.
60 civarında gazetecinin tutuklu bulunduğu ülkemizde binlerce basın mensubu yargı kıskacı altındadır.
İki örnek vermek istiyoruz.
Birincisi; tutuklu gazetecilerden Azadiya Welat gazetesi sahibi Vedat Kurşun’a Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 166 yıl 6 ay hapis cezası verildi, ancak ceza Yargıtay tarafından bozuldu.
İkincisi; Platformumuzun sözcüsü Necati Abay, 2003 yılında Atılım gazetesinde editör olarak çalışırken gözaltına alındığında İstanbul emniyetinde bir polis yetkilisi tarafından yaptığı haberler nedeniyle tutuklanmakla tehdit edildi. 2 ay sonra da polis komplosu sonucu gözaltına alınarak tutuklandı. İlk duruşmada serbest bırakılmasına karşın 8 yıl süren yargılama sonunda aleyhine hiçbir kanıt bulunmamasına rağmen (mahkeme kararında belirtiliyor.) Necati Abay’a kanaatten 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Dava Yargıtay aşamasındadır, Necati Abay tutuksuz yargılanıyor.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu olarak basın özgürlüğüne, düşünce ve ifade özgürlüğüne duyarlı kişi ve kurumları 10 Temmuz’da “Yargılanan Gazetecilerle Dayanışma Günü” etkinliğine katılarak destek olmaya çağırıyoruz.
Tarih: 10 Temmuz 2011, Pazar
Saat: 18.00
Yer: Maçka Parkı İfade Özgürlüğü Anıtı, Şişli

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)
5 Temmuz 2011

İLETİŞİM: Necati ABAY-TGDP Sözcüsü, GSM: 0535 929 75 86,
E-posta: necatiabay@gmail.com,
Blog: http://tutuklugazeteci.blogcu.com/,